15 YIL 3600 GÜNÜ DOLDURUP YAŞI BEKLEYENLER TAZMİNAT ALABİLİR Mİ ?

1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesinin g bendi gereğince, işçilerin yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmalası halinde kıdem tazminatı almaya hak kazanmaktadırlar. Madde aynen şöyledir:

 g- Sosyal Sigorta Yasalarında değişiklik yapan 4447 sayılı Yasa ile getirilen bir hükümle,  506 sayılı Kanun’un 60. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı kanunun geçici 81. maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları,” halinde kıdem tazminatına hak kazanacaklardır.

Bu şekilde SGK’dan 15 yıl 3600 gün prim ödeme gün sayısını doldurduğuna dair yazı alarak kıdem tazminatını talep eden işçilerin daha sonra başka bir işyerinde çalışmaya başlamaları veya tazminat davası açtıktan sonra çalışmalarının davaya etkisinin ne olacağı konusunda tereddütler ortaya çıkmıştır. Bu tereddütlerin nedeni ise aşağıda yer alan Yargıtay Kararıdır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi söz konusu kararı aynen şöyledir;  “Dava: Taraflar arasındaki ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma parası ile bayram, hafta, genel tatil gündelikleri ve ikramiye alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 4.4.2006 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat B. O. ile karşı taraf adına Avukat N. Y. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı işçi açmış olduğu bu davada, 1475 sayılı Yasa’ya 4447 sayılı Yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğinden söz ederek bu yönde istekte bulunmuştur. Davalı işveren, davacının başka bir işyerinde çalışmak için istifa etmek suretiyle işyerinden ayrıldığını savunmuştur. Mahkemece istek doğrultusunda karar verilmiştir.

1475 sayılı Yasa’ya 4447 sayılı Yasa ile eklenen 5. bentte, "506 Sayılı Kanun’un 60. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b)alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanun’un geçici 81. maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle" işçilerin kıdem tazminatına hak kazanabileceği hükme bağlanmıştır. Düzenlemenin amacı, pirim ödeme ve sigortalılık süresi yönünden emeklilik hakkını kazanmış olsa da, diğer bir ölçüt olan emeklilik yaşını beklemek zorunda olan işçilerin, bundan böyle çalışma olmaksızın işyerinden ayrılmaları halinde kıdem tazminatı alabilmelerini sağlamaktır. Şüphesiz işçinin bu ayrılmasından sonra yeniden çalışması gündeme gelebilir ve Anayasal temeli olan çalışma hakkının ortadan kaldırılması beklenmemelidir. Bu itibarla işçinin ilk ayrıldığı anda iradesinin tespiti önem kazanmaktadır. İşçinin başka bir işyerinde çalışmak için işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı taktirde 1475 sayılı Yasa’ya 4447 sayılı Yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca kıdem tazminatına hak kazanılması söz konusu olmaz.

Davacı işçi, 24.01.2003 tarihinde işverene vermiş olduğu yazılı dilekçesinde özel nedenlerle aynı tarihte işyerinden ayrılmak istediğini bildirmiştir. Davalı işveren yetkilisi dilekçe altına, davacının 21.02.2003 tarihinde ayrılabileceğine dair bir açıklama eklemiş ve tarafların bu yönde anlaşmaları üzerine davacı işçi bir süre daha çalışmıştır. Davacı 23.02.2003 tarihine kadar çalışmasını sürdürmüş, bu tarihte işyerinden ayrılmış ve bir gün sonra başka bir işverene ait işyerinde çalışmak üzere işe başlamıştır. Somut olayda davacı işçi iş sözleşmesini 1475 sayılı Yasa’ya 4447 sayılı Yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca feshetmiş değildir. Başka bir işyerinde çalışmaya başladıktan çok sonra Sosyal Sigortalar Kurumu’na bu yönde bir yazı almak için başvuruda bulunmuştur. Bu durumda Yasa ile korunan hukuki menfaatin teminine yönelik bir davranış içine girilmemiş ve davacı işçi olayların gelişimine göre başka bir işyerinde çalışmak için işyerinden ayrılmıştır. Davacı tanıkları da davacının 1475 sayılı Yasa’ya 4447 sayılı Yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca iş sözleşmesini feshettiğinden söz etmemişlerdir.

Daha sonra davacı işçi, işverence kıdem tazminatı ödemesine esas olmak üzere Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından yazı verilmediğinden bahisle bir dava açmış ve bu davada davacının pirim ödeme süresi ile sigorta pirimi yönünden emeklilik hakkını kazandığını tespit olunmuştur. Aynı kararda davacı işçiye 1475 sayılı Yasa’ya 4447 sayılı Yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca kıdem tazminatı yazısı verilmesi gerektiğinin tespitine dair hüküm kurulmuştur. Belirtmek gerekir ki bu dava, işçiye Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından yazı verilmesi ile ilgilidir. Davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazandığı noktasında bir sonucu içermemektedir.

Yapılan bu açıklamalara göre davacı işçi, 1475 sayılı Yasa’ya 4447 sayılı Yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca iş sözleşmesini feshettiği kanıtlayamadığından kıdem tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece anılan isteğin reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 450 YTL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, oybirliği ile karar verildi.” 

 

Karar tam anlamı ile çalışma hürriyetini ihlal edebilecek niteklikte yorumlanmaya müsaittir. Ancak, Yargıtay kararında işçinin “ilk ayrıldığı anda iradesinin tespitinin önem kazandığını”vurgulamıştır. Zira aynı paragrafta  işçinin işten bu ayrılmasını Anayasal temeli olan çalışma hakkını ortadan kaldırılması şeklinde yorumlanmamasına da dikkat çekmiştir. Şüphesiz işçinin bu ayrılmasından sonra yeniden çalışması gündeme gelebilir ve Anayasal temeli olan çalışma hakkının ortadan kaldırılması beklenmemelidir. Çünkü Anayasa’nın 48. maddesindeki “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir.” ve 49. maddesindeki, “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.” hükümleri de bireyin çalışma hürriyeti, hakkı ve ödevini açıkça düzenlemiş bulunmaktadır. Bireyin dilediği bir işte, dilediği zaman çalışması, anayasal bir hak ve hürriyettir. Diğer hak ve hürriyetlerde olduğu gibi, çalışma hak ve hürriyetlerine iş sağlığı ve güvenliği ile ulusal güvenlik dışında, herhangi bir şart ve sınır konulması mümkün değildir.

Aksi yorumlar İş Hukukunun temel ilkelerinden olan “işçi lehine yorum ilkesini” ihlal niteliği taşıyacaktır.  

Zaten emsal nitelikteki yeni tarihli bir Yargıtay Hukuk genel Kurulu bizim savunduğumuz fikriler doğrultusunda karar vermiştir. Hukuk Genel Kurulu “İş akdinin feshinden sonra farklı bir işyerinde kısa bir süre çalışılmış olması, iş akdinin fesih amacını ortadan kaldırmayacaktır.” denilerek  işçi lehine yorumda bulunmuştur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.9.2007 tarihli 2007/9-615 E. 2007/627 K. sayılı )

Yine Yargıtay 9.hukuk Dairesi’nin bir başka kararında bu konu tartışılmış ve kıdem tazminatına karar verilmesine hükmedilmiştir. (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 14.05.2009 tarihli ve 2008/1760 E. ve 2009/13519 K. sayılı kararı)


KONU İLE İLGİLİ ÖRNEK MAHKEME KARARI:




T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A


                T.C.

      BAKIRKÖY

14. İŞ MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR


ESAS NO: 2013/759 Esas

KARAR NO: 2015/10


HAKİM: P.K

KATİP: Y.G


DAVACI : B.K. 

VEKİLİ: Av. Y.A.

DAVALI : Ö.P. TİCARET VE SANAYİ LİMİTED ŞİRKETİ  

VEKİLİ: Av. 


DAVA: Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan)

DAVA TARİHİ: 08/11/2013

KARAR TARİHİ: 23/01/2015

KARAR YAZIM TARİHİ: 27/01/2015


Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili 08/11/2013 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının davalıya ait işyerinde 01/09/1999 tarihinden iş akdini feshettiği 01/11/2013 tarihine kadar pompacı olarak bilfiil çalıştığını, son aylık brüt ücretinin 1.784,65TL olduğunu, işyerinde yemek verildiğini, davacının işyerinde çalışması devam ederken 1475 sayılı İş Kanununun 14/5 maddesi gereğince 15 yıllık sigortalılık süresini ve 3600 prim gün sayısını doldurmuş olması nedeniyle, tazminatım alarak iş akdini feshetmek istediğini, buna ilişkin SGK’dan kıdem tazminatına esas yazıyı alarak, durumu davalı işverene bildirdiğini ve kıdem tazminatını alarak işten ayrılmak istediğini sözlü olarak beyan ve talep ettiğini, ancak davalı işverenlikçe herhangi bir işlem yapılmaması ve tazminatının da ödenmemesi nedeniyle, Bakırköy 38.Noterliğinin 30/10/2013 tarih ve 33618 yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ederek, iş akdini feshettiğini, kıdem tazminafi, yıllık izin, hafta tatili ve ulusal bayram-genel tatil günlerindeki çalışmalarına ilişkin ücretlerinin ödenmesini talep ettiğini, ancak davalı işverenlikçe, bu talebe de olumlu yanıt verilmediğini, davacının yıllık izinlerinin eksik kullandırıldığını, ayrıca işyerinde yıllık izinlerin başladığı ö.aydan lO.aym sonuna kadar hafta tatillerin kullandırmadığını, davacının dini bayramların 1 günü hariç diğer günlerde ve tüm ulusal bayram ve diğer genel tatil günlerinde çalışmasını sürdürdüğünü, fakat kendisine herhangi bir ücret ödenmediğini beyanla, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla, 100,00 TL kıdem tazminatı, 100,00 TL yıllık izin ücreti, 100,00 TL hafta tatili ücreti ve 100,00 TL ulusal bayram-genel tatil ücreti olmak üzere, şimdilik toplam: 400,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı adına usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiştir. 

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının davalı işyerinde 01/09/1999 tarihinde işe başladığını, 20/10/2013 tarihinde ise davalı şirkete herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve yazılı başvuruda bulunmaksızın işe gelmediğini, bunun üzerine davalı işverenlikçe iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, bu olayın ardından, davacının kıdem ve ihbar tazminatı haklarım kaybetmemek için davalı işverenlikçe iş sözleşmesinin feshinden sonra, 30/10/2013 tarihli Bakırköy 38.Noterliğinin 33618 yevmiye nolu ihtarnamesini gönderdiğini, davacının çalışma süresi nedeniyle kıdem tazminatına ve yıllık ücretli izin alacağına hak kazanamadığını, işyerinde 07:00-15:00, 15:00-23:00 ve 23:00- 07:00 saatleri arasında üçlü vardiya sisteminin uygulandığını ve dolayısıyla haftada 45 saati aşan bir çalışmanın yapılmadığını, bu nedenle davacının fazla mesai alacağına ilişkin iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketin akaryakıt istasyonu işletmesi nedeniyle, her daim açık olduğunu, işçilerin nöbet sistemiyle resmi ve dini bayramlarda çalıştıklarını, ancak bu çalışmaların karşılığının ya izin kullandırmak, yada ücretini vermek suretiyle davalı şirket tarafından ödendiğini, dolayısıyla davacının bayram ve genel tatil alacağının asla bulunmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Taraf vekilleri delil listesini ve yazılı delillerini ibraz etmiş, bir kısım deliller mahkememizce toplanmış, davacıya ait SGK sicil dosyası, hizmet döküm cetveli ve işyeri kayıtları celbedilmiş, taraf tanıkları dinlenmiştir.

Dosya davacının haklı olması halinde talep edebileceği alacak miktarının tespiti için hesap bilirkişisine tevdi edilmiş, bilirkişi raporunu düzenleyerek dosyaya ibraz etmiştir.

Davacı ıslah  dilekçesini sunmuş, ıslah harcını tamamlamış ve davalı tarafa tebliğ edilmiştir.

Yapılan yargılama, toplanan deliller, dinlenen tanık beyanları ve gerekçe ve sonuç itibariyle dosya içeriğine uygun denetime açık bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; 

Davacının 01/09/1999-31/10/2013 tarihleri arasında davalı işyerinde pompacı olarak çalıştığı, en son aylık ücretinin net 1.200,00 TL olduğu anlaşılmıştır.

Davacı işyerinde çalışması devam ederken 1475 sayılı İş Kanununun 14/5 maddesi gereğince 15 yıllık sigortalılık süresini ve 3600 prim gün sayısını doldurmuş olması nedeniyle, tazminatını alarak iş akdini feshetmek istediğini, buna ilişkin SGK’dan kıdem tazminatına esas yazıyı alarak, durumu davalı işverene bildirdiğini ve kıdem tazminatını alarak işten ayrılmak istediğini sözlü olarak beyan ve talep ettiğini, ancak davalı işverenlikçe herhangi bir işlem yapılmaması ve tazminatının da ödenmemesi nedeniyle, Bakırköy 38. Noterliğinin 30/10/2013 tarih ve 33618 yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ederek, iş akdini feshettiğini, kıdem tazminatı, yıllık izin, hafta tatili ve ulusal bayram-genel tatil günlerindeki çalışmalarına ilişkin ücretlerinin ödenmesini talep ettiğini, ancak davalı işverenlikçe, bu talebe de olumlu yanıt verilmediğini iddia etmiştir. 

Davalı işverenlikçe cevap dilekçesinde, davacının 20/10/2013 tarihinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve yazılı başvuruda bulunmaksızın işe gelmediği, bunun üzerine şirket tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği iddia olunmuş ise de, dosya içeriğinde davacının mazeretsiz devamsızlığına ilişkin herhangi bir tutanak, ihtar ve sair belgeye rastlanmamıştır. Ortak tanık anlatımları, davacının emeklilik nedeniyle işten ayrıldığı yönündedir. Davacı tarafından keşide edilen ve dosyaya sunulan Bakırköy 38.Noterliğinin 30/10/2013 tarih ve 33618 yevmiye nolu noter ihtarnamesinde, davacının ”sigortalı olarak prim gün sayısını doldurduğundan, kıdem tazminatının hesaplanarak ödenmesini talep etmiş olmasına rağmen, işten çıkış işleminin yapılmadığı, iş akdinin feshedilerek, kıdem tazminatı ile iş akdinden doğan bütün hak ve alacaklarının ödemesini talep ettiği” yazılıdır. Esenler Sosyal Güvenlik Merkezinden temin edilen "Kıdem Tazminatına Esas Yazı ” konulu 11/07/2013 tarihli yazıdan, davacının 1475 sayılı Kanun'un 14. maddesinin birinci fıkrası ( 5 ) numaralı bendi uyarınca emeklilik için yaş kriteri dışında aranan diğer şartlar olan 15 yıllık sigortalılık ve 3600 prim günü şartlarını tamamladığı anlaşılmaktadır. Davalı işverenlikçe cevap dilekçesinde, davacının herhangi bir başvuruda veya talepte bulunmadığı savunulmuş ise de, davacı tarafından keşide edilen ihtarnamenin davalı şirkete 04/11/2013 tarihinde tebliğ edildiği ve akabinde davalı işverenlikçe 07/11/2013 tarihli işten çıkış bildirgesi ile davacının 31/10/2013 tarihinde çıkış işlemini kuruma bildirdiği, davacının işten çıkış işleminin de ”kod S” yani ”emeklilik (yaşlılık) toptan ödeme” nedenine dayandırıldığı görülmekle davacının iş akdini kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde feshettiği kabul edilerek, bilirkişi tarafından davacının hizmet süresi ve ücret miktarı dikkate alınarak hesaplanan kıdem tazminatının davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.

Davacının ulusal bayram, genel tatil günleri ve hafta tatili ücret alacağı ile ilgili olarak, bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, hafta tatili kullanmadığını iddia eden işçi norm kuramı uyarınca bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Davacının çalışma şekline ilişkin tanık beyanları dışında, puantaj kaydı, işyerine giriş çıkışı gösteren belge gibi herhangi bir yazılı delil sunulmamış olmakla, tanık beyanları değerlendirilmek sureti ile bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya itibar edilerek, bir kimsenin uzun süre izin ve tatil yapmaksızın çalışması hayatın olağan akışına aykırı olacağından, davacının icra ettiği meslek, çalışma süresi ve koşulları dikkate alınarak takdiren 1/3 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

İşçinin çalıştığı süre içinde yıllık ücretli izinlerini kullandığının yazılı bir belge ile ispatı işverene ait olup, davalı tarafça ibraz edilen işyeri kayıtlarından davacının bir kısım yıllık ücretli izinlerini kullanmış olduğu anlaşılmış, davacının çalışma süresin göre hakkettiği yılık izin süresinden kullanılan izin süresi düşülerek, kalan yıllık ücretli izin alacağı miktarı belirlenerek davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 27/06/2011 tarih, 2011/24864 Esas, 2011/18941 Karar sayılı ilamı ile fazla çalışma ve genel tatil ücret alacağından, yapılan hakkaniyet  indirimleri sebebi ile reddine karar verilen miktar bakımından kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmeyeceği belirlendiğinden reddedilen ulusal bayram genel tatil ücreti ve hafta tatili ücreti üzerinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.

HÜKÜM: Davanın KISMEN KABULÜ ile, 

1-Net 27.197,33 TL kıdem tazminatı alacağının aktin fesih tarihi olan 31/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,

2-Net 5.877,06 TL hafta tatili ücret alacağından takdiren 1/3 oranında indirim yapılarak 3.918,04 TL olarak kabulü ile temerrüt tarihi olan 08/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,

3--Net 1.750,68 TL ulusal bayram genel tatil ücret alacağından takdiren 1/3 oranında indirim yapılarak 1.167,12 TL olarak kabulü ile temerrüt tarihi olan 08/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,

4-Net 9.228,75 TL yıllık izin ücret alacağının temerrüt tarihi olan 08/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,

5-Fazlaya ilişkin talebin reddine,

6-Alınması gereken 2.835,63 TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 24,30  TL nispi harç ve 713,20 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 737,50 TL nin mahsubu ile bakiye 2.098,13 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,

7-Davacı tarafından peşin yatırılan 24,30 TL nispi harç ve 713,20 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 737,50 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,

8-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. gereğince 4.866.24 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 

9-Davacı tarafından yapılan ilk masraflar dahil toplam 507,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,


Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğ tarihinden itibaren 8 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup  usulen anlatıldı.

23/01/2015Katip 128449                            ¸E-imzalı                                             Hakim 38599

 

 

Duyurular